Esmalar ve Dualar ile Özel Terkipler

Kalbin Gizli Tehlikesi: Kibir ve Kibirden Arınma Yolları

  • 28 Nisan 2025
  • 25

İnsanoğlunun manevi yolculuğundaki en büyük engellerden, kalbi karartan ve hakikatten uzaklaştıran en tehlikeli hastalıklardan biri şüphesiz kibir (كبر)'dir. Tevazunun (alçakgönüllülüğün) tam zıddı olan kibir, sadece bir karakter özelliği değil, aynı zamanda Allah ile kul arasına giren kalın bir perde, rahmet kapılarını kapatan bir engel ve nihayetinde hüsrana götüren bir yoldur. Bu yazıda, kibrin mahiyetini, tehlikelerini ve bu sinsi düşmandan arınmanın yollarını Kur'an, Sünnet ve peygamberlerin hayatlarından örneklerle tefekkür edeceğiz.

Kibir Nedir? Şeytanın Fısıltısı, Nefsin Tuzağı

Kibir, en temel anlamıyla, kişinin kendisini başkalarından üstün görmesi, sahip olduğu (veya olduğunu zannettiği) özellikler nedeniyle gururlanması, böbürlenmesi ve bu nedenle hakkı kabul etmeyip insanları küçük görmesidir. Kökünde, Yaratıcı karşısında kendi acizliğini unutmak ve Allah'ın lütfettiği nimetleri kendinden bilmek yatar.

Kibir, şeytanın Hz. Âdem'e secde etmeyerek Allah'a isyan etmesine sebep olan ilk günahtır. İblis, "Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın." (A'râf 7:12; Sâd 38:76) diyerek kendi aslını üstün görmüş, Allah'ın emrine karşı gelmiş ve kibre kapılmıştır. Bu yüzden kibir, şeytanın insana fısıldadığı en tehlikeli vesveselerden biridir.

Önemli bir ayrım yapmak gerekir: İslam, müminin Allah katındaki değerini bilmesini, zillete düşmemesini, izzetli (El-Azîz, El-Mu'izz) olmasını ister. Ancak bu izzet, Allah'a dayanmaktan, O'nun emirlerine uymaktan kaynaklanan bir onurdur. Kibir ise, kişinin Allah'ı unutarak kendi nefsini ilahlaştırması, kendini başkalarından ve hatta Allah'ın emirlerinden üstün görmesi halidir.

Kibrin Tehlikeleri: Ayetler ve Hadisler Işığında

Kibir, sahibini hem dünyada hem de ahirette büyük tehlikelere sürükler:

  • Cennetten Mahrumiyet: Peygamber Efendimiz (s.a.v) net bir şekilde uyarmıştır: "Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez." Bir sahabenin "İnsan elbisesinin, ayakkabısının güzel olmasını sever?" diye sorması üzerine ise şöyle cevap vermiştir: "Allah güzeldir, güzelliği sever. Kibir ise, hakkı inkâr etmek ve insanları küçük görmektir." (Müslim, Îmân, 147).
  • Hakka Karşı Körlük: Kibir, kalbi hakikate karşı körleştirir. Kişi, kendi fikirlerini ve nefsini o kadar beğenir ki, apaçık delillerle gelse bile doğruyu kabul etmez. Firavun'un Hz. Musa karşısındaki tavrı, Mekke müşriklerinin Peygamberimize karşı direnişleri bunun örnekleridir.
  • Amellerin Boşa Gitmesi: Kibirle yapılan ibadetler veya iyilikler, içinde gösteriş (riya) barındırıyorsa veya başkalarını küçük görme amacı taşıyorsa Allah katında değerini yitirebilir.
  • Allah'ın Sevgisinden Mahrum Kalma: Kur'an defalarca Allah'ın kibirlenenleri, böbürlenenleri sevmediğini belirtir: "Muhakkak ki Allah, kendini beğenenleri ve övünüp duranları sevmez." (Nisâ 4:36); "...Çünkü Allah, kendini beğenen ve övünüp duran kimseleri sevmez." (Lokmân 31:18); "Şüphesiz Allah, kibirlenenleri sevmez." (Nahl 16:23).
  • İlahi Azap Sebebidir: Tarih boyunca helak edilen kavimlerin veya Kur'an'da anlatılan (Karun gibi) şahısların ortak özelliklerinden biri kibirleridir. Kibir, Allah'ın gazabını celbeden büyük günahlardandır.

Kibirden Arınma Yolları: Tevazuya Giden Adımlar

Kibir kalbi bir hastalık olduğuna göre, tedavisi de mümkündür. Bu yolda atılacak adımlar şunlardır:

  • Nefis Muhasebesi: İlk adım, kibir hastalığının farkına varmaktır. Kendimizi başkalarından üstün görüyor muyuz? Başkalarının fikirlerini veya nasihatlerini küçümsüyor muyuz? Hatalarımızı kabul etmekte zorlanıyor muyuz? Başarılarımızı tamamen kendimize mi mal ediyoruz? İnsanlara tepeden bakıyor muyuz? Bu sorulara dürüst cevaplar vermek, hastalığın teşhisidir.
  • Allah'ın Azametini Tefekkür: Allah'ın sonsuz büyüklüğünü, kudretini, ilmini ifade eden Esmâları (Ya Kebîr, Ya Azîm, Ya Mütekebbir, Ya Müteâlî, Ya Kâdir, Ya Kahhâr) tefekkür etmek, kendi acizliğimizi ve hiçliğimizi idrak etmemizi sağlar. O'nun büyüklüğü karşısında kibirlenmek mümkün değildir.
  • Yaratılış ve Ölüm Tefekkürü: Nereden geldiğimizi (bir damla su, toprak) ve nereye gideceğimizi (toprak) düşünmek, bedensel acizliklerimizi (hastalık, yaşlılık, uyku ihtiyacı) hatırlamak, ölüm gerçeğiyle yüzleşmek, kibrin anlamsızlığını ortaya koyar.
  • Tevazu (Alçakgönüllülük) Egzersizleri: Tevazu sadece bir düşünce değil, bir eylemdir. Mütevazı insanlarla oturup kalkmak, fakirlere ve düşkünlere yardım etmek, hizmet etmek, selamı yaymak, bilmediğini kabul etmek, başkalarının haklı eleştirilerini dinlemek gibi davranışlar tevazuyu geliştirir.
  • Şükür: Sahip olduğumuz her nimetin (sağlık, akıl, mal, makam vb.) Allah'tan geldiğini bilmek (Er-Rezzâk, El-Vehhâb) ve bunlar için şükretmek, bu nimetlerle kibirlenmeyi engeller.
  • İlim Talep Etmek: Gerçek ilim sahibi, bildikçe ne kadar az bildiğini anlar ve bu da onu tevazuya sevk eder. Cehalet ise kibrin kaynaklarından biridir.
  • Dua ve Zikir: Allah'tan kibirden korunmayı istemek en etkili yoldur. Peygamberimizin dualarında kibirden Allah'a sığındığını görürüz. Ayrıca Ya Kuddûs (her türlü eksiklikten münezzeh) ismiyle O'nun mükemmelliğini anmak, Ya Hafîd, Ya Müzill isimlerinin manasını (Allah'ın dilediğini alçaltabileceği gerçeğini) tefekkür ederek kibirden sakınmak faydalıdır.

Peygamberlerin Hayatından Tevazu Örnekleri

Allah'ın en seçkin kulları olan peygamberler, tevazunun en güzel örnekleridir:

  • Hz. Muhammed (s.a.v): Âlemlere rahmet olarak gönderildiği, en yüksek makama sahip olduğu halde son derece mütevazıydı. Kendi işini kendi görür, elbisesini yamalar, ayakkabısını tamir eder, ev işlerine yardım eder, fakirlerle, çocuklarla oturup kalkar, kendisine aşırı övgü yapılmasını istemezdi.
  • Hz. Yusuf (a.s): Mısır'a yönetici olduktan sonra bile başarısını Allah'a nispet etmiş, "Rabbim! Gerçekten bana mülkten verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin..." (Yûsuf, 12:101) diyerek nimeti Allah'tan bilmiştir.
  • Hz. Süleyman (a.s): Kendisine verilen eşsiz mülk ve saltanata rağmen karıncanın sözünü duyduğunda tebessüm etmiş ve "Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın salih ameller işlememi bana ilham et..." (Neml, 27:19) diye dua etmiştir.

Bu örnekler, gerçek büyüklüğün tevazuda olduğunu gösterir.

Günlük Hayatta Kibirle Mücadele İçin Tavsiyeler

  • Her gün kendimizi hesaba çekelim (nefis muhasebesi).
  • İnsanlara karşı güler yüzlü ve alçakgönüllü davranalım.
  • Selamı yayalım, önce biz selam verelim.
  • Hata yaptığımızda özür dilemekten çekinmeyelim.
  • Başkalarını dinlemeyi ve anlamaya çalışmayı öğrenelim.
  • Bize verilen nimetleri asla kendimizden bilmeyelim, daima Allah'a şükredelim.
  • Ölümü ve ahiret hesabını sıkça hatırlayalım.
  • "Allah'ım! Kibir ve gururdan sana sığınırım" gibi duaları sıkça yapalım.

Kibir, kalbe yerleştiğinde onu katılaştıran, karartan ve Allah'tan uzaklaştıran sinsi bir zehirdir. Ondan arınmak, sürekli bir farkındalık, mücahede ve Allah'tan yardım isteme sürecidir. Gerçek yücelik ve şeref, kendini büyük görmekte değil, Âlemlerin Rabbi olan El-Kebîr, El-Azîm, El-Müteâlî olan Allah karşısında acziyetini bilip tevazu göstermektedir. Rabbim bizleri kibirden muhafaza eylesin ve mütevazı kullarından olmayı nasip etsin.

Sevgi ve dua ile kalın. Allah'a emanet olun.

Önceki Post

Şükür: Kalbin Zenginliği, Nimetin Anahtarı

Sonraki Post

Rızık Kapılarını Açan Terkip: İstiğfar, Rabbi Yessir ve Kur'an

Aramak istediğiniz anahtar kelimeleri girerek arama yapabilirsiniz