Kendini bilme ve Rabbine ulaşma yolculuğu, içimizdeki farklı katmanları keşfetmekle başlar. Tasavvuf büyükleri, bu içsel yolculuğun haritasını çıkarırken nefsin, yani benliğimizin ve arzularımızın merkezinin farklı mertebelerden geçtiğini belirtmişlerdir. Bu mertebelerin en aşağısı, en ham ve en tehlikelisi Nefs-i Emmâre (النفس الأمّارة)'dir. Bu, henüz terbiye edilmemiş, arınmamış, sürekli kötülüğe ve bayağılığa meyleden nefistir. Bu yazıda, Nefs-i Emmâre'nin ne olduğunu, özelliklerini, hayatımızdaki yansımalarını ve bu zorlu mertebeden nasıl kurtulabileceğimizi tefekkür edeceğiz.
Nefs-i Emmâre Nedir? İçimizdeki "Kötülüğe Çağrı"
"Emmâre", Arapçada "çokça emreden, ısrarla isteyen" anlamına gelir. Nefs-i Emmâre, sahibine sürekli olarak kötülüğü, günahı, Allah'ın rızasına aykırı olan şeyleri emreden nefis demektir. Kur'an-ı Kerim'de Hz. Yusuf'un (a.s) dilinden bu nefsin özelliğine işaret edilir:
Nefsin Kötülüğü Emretmesi
(Yûsuf Suresi, 12:53)
... اِنَّ النَّفْسَ لَاَمَّارَةٌ بِالسُّٓوءِ اِلَّا مَا رَحِمَ رَبّ۪يۜ ...
"...Çünkü nefs (insanın kendisi veya içindeki kötü arzu), Rabbimin merhamet ettiği hariç, şüphesiz sürekli kötülüğü emredicidir (inne'n-nefse leemmâratun bi's-sûi)..."
Bu mertebedeki nefis, ruhun kontrolünden çıkmış, bedenin ve dünyanın gelip geçici zevklerine esir olmuştur. Onun için öncelikli olan kendi hazları ve tatminidir. Helal-haram sınırı tanımaz, ahiret hesabını düşünmez veya erteler. Tamamen dünyaya dönüktür ve Allah'tan gafildir.
Emmâre Halindeki İnsanın Özellikleri ve Yaşadığı Haller
Nefs-i Emmâre'nin hakimiyeti altındaki bir kişide genellikle şu özellikler ve haller görülür:
- Hevâ ve Hevese Esaret: Yeme, içme, uyuma, cinsel arzu gibi bedensel isteklerde aşırılık ve kontrolsüzlük. Sürekli haz peşinde koşma, haram helal demeden arzularını tatmin etme eğilimi.
- Gaflet ve Unutkanlık: Allah'ı anmaktan (zikir) ve O'na kulluk etmekten (ibadet) zevk almaz, bunları bir yük olarak görür. Namazı geciktirir veya terk eder. Ahireti, ölümü, hesabı düşünmek istemez. Dünya hayatına dalar.
- Kibir ve Ucb (Kendini Beğenme): Kendini başkalarından üstün görür, hatalarını kabul etmez, eleştiriden hoşlanmaz. Sahip olduğu güzellik, mal, makam veya bilgiyle böbürlenir, bunların Allah'tan olduğunu unutur.
- Haset ve Kin: Başkalarının sahip olduğu nimetleri kıskanır, onların elinden gitmesini isteyebilir. İnsanlara karşı kolayca kin besler, affetmekte zorlanır.
- Öfke ve Saldırganlık (Gadab): Kontrolsüz bir öfkeye sahiptir, en küçük şeylerde parlayabilir, kırıcı ve saldırgan olabilir.
- Cimrilik ve Hırs: Mala ve dünyaya karşı aşırı bir düşkünlüğü vardır. Harcamaktan çekinir (cimrilik) veya hep daha fazlasını ister (hırs).
- Yalan, Gıybet, İftira: Kendi menfaati veya nefsini tatmin için kolayca yalana başvurabilir, başkalarının arkasından konuşmaktan (gıybet) veya onlara iftira atmaktan çekinmeyebilir.
- Sorumsuzluk ve Başkalarını Suçlama: Hatalarının sorumluluğunu almaz, sürekli başkalarını veya şartları suçlama eğilimindedir.
Elbette bu özelliklerin tamamı herkeste aynı anda veya aynı şiddette bulunmayabilir. Ancak bu mertebede baskın olan eğilim, Allah'ın emirlerinden yüz çevirip nefsin ve şeytanın isteklerine uymaktır.
Kur'an'dan ve Hayattan Örneklerle Nefs-i Emmâre
Kur'an-ı Kerim, Nefs-i Emmâre'nin tehlikelerine dair pek çok örnek sunar:
- İblis'in Kibri: Allah'ın emrine rağmen Hz. Adem'e secde etmemesi, kendisini ateşten yaratıldığı için üstün görmesi, kibrin ve isyanın ilk örneğidir.
- Firavun'un Zulmü: Kendini ilah yerine koyması, Hz. Musa'ya ve inananlara zulmetmesi, hakkı inatla reddetmesi, Nefs-i Emmâre'nin zirve noktalarından biridir.
- Karun'un Şımarıklığı: Sahip olduğu zenginliği kendi bilgisine ve becerisine bağlayarak şımarması ve Allah'a şükretmemesi (Kasas, 28:76-83).
Günlük hayatta ise; namaz vaktini dizi veya maça tercih etmek, kolayca gıybete dalmak, trafikte aniden öfkelenmek, bir yetimin hakkını gözetmemek, borcunu inkâr etmek, başkasının başarısını kıskanmak gibi durumlar Nefs-i Emmâre'nin basit ama tehlikeli tezahürleri olabilir.
Emmâre Zindanından Kurtuluş: İlk Adımlar ve Mücadele Yolları
Bu en alt mertebeden kurtulmak, manevi yolculuğun ilk ve en zorlu adımıdır. Bu zindandan çıkış için şu mücadele (mücahede) yolları önerilir:
- Farkındalık ve Kabul: Öncelikle kişinin kendi nefsinin bu kötü eğilimlere sahip olduğunu fark etmesi ve bunu kabul etmesi gerekir. Sorunu teşhis etmeden tedaviye başlanamaz.
- İlim Öğrenmek: Neyin helal, neyin haram olduğunu; nefsin ve şeytanın hilelerini; Allah'ın emir ve yasaklarındaki hikmetleri öğrenmek, mücadele için ilk silahtır.
- Tevbe ve İstiğfar: İşlenen günahlara samimiyetle pişman olup Allah'tan af dilemek ("Estağfirullah") ve bir daha yapmamaya karar vermek (Tevbe). Bu, nefsin bıraktığı kirleri temizler. Allah'ın Et-Tevvâb, El-Gafûr, El-Afüvv isimlerine sığınmak gerekir.
- Mücâhede (Nefisle Savaş): Nefsin haram veya boş isteklerine karşı bilinçli olarak direnmek. Canı istemese bile ibadetlere yönelmek, zor gelse de iyilik yapmaya çalışmak.
- Farzları Yerine Getirmek: Özellikle beş vakit namazı vaktinde ve dikkatle kılmaya çalışmak, nefsi dizginleyen en önemli ibadettir. Oruç tutmak iradeyi güçlendirir. Zekat vermek cimrilik bağını koparır.
- Zikrullah: Allah'ı sürekli anmak, kalbi O'na bağlar ve nefsin vesveselerine karşı korur. Özellikle Ya Kahhâr, Ya Cebbâr, Ya Mümît gibi isimleri, nefsi emmâreyi dizginleme ve onun gücünü kırma niyetiyle (dikkatle ve dengeli olarak) zikretmek; Ya Hâdî, Ya Nûr gibi isimlerle ondan kurtuluş yolu istemek faydalı olabilir.
- Salihlerle Beraberlik (Sohbet): İmanı güçlü, ahlakı güzel insanlarla birlikte olmak, onlardan feyz almak, kötülüklerden uzaklaşmaya yardımcı olur.
- Sabır ve Devamlılık: Nefisle mücadele bir ömür boyu sürer. Hemen sonuç alınamasa bile sabırla (Ya Sabûr) devam etmek gerekir.
- Dua: Her zaman Allah'tan nefsine karşı yardım istemek: "Allah'ım! Beni göz açıp kapayıncaya kadar bile nefsime bırakma!"
Alimlerden ve Ariflerden Nefs-i Emmâre Üzerine Sözler
İslam büyükleri, nefsin bu en tehlikeli haline karşı bizleri sürekli uyarmışlardır:
Nefsin Düşmanlığı
Hikmetli Bir Söz
"Senin en büyük düşmanın, iki yanın arasındaki nefsindir."
(Bu söz bazen hadis olarak rivayet edilse de, daha çok manasının doğruluğu kabul edilen bir kelâm-ı kibardır.)
İmam Gazâlî (rh.a)
İhyâ-u Ulûmi'd-Dîn'den Mana
Nefs-i Emmâre, sahibi için yırtıcı bir hayvandan daha tehlikelidir. Terbiye edilmezse, kişiyi hem dünyada hem ahirette helake sürükler. Onun isteklerine 'hayır' diyebilmek, en büyük kahramanlıktır.
Nefs-i Emmâre, içimizdeki potansiyel bir tehlikedir ancak aynı zamanda terbiye edildiğinde Allah'a ulaşmada bir bineğe dönüşebilir. Bu mertebeyi tanımak, onun hilelerine karşı uyanık olmak ve İslam'ın bize öğrettiği metotlarla onunla mücadele etmek, her müminin üzerine düşen en önemli cihaddır. Bu zorlu ama kutlu mücadelede Rabbimiz hepimizin yardımcısı olsun.
Sevgi ve dua ile kalın. Allah'a emanet olun.