Manevi yolculukta Nefs-i Mutmainne'nin dinginliğine ulaşan kalp, eğer gayretine devam eder ve Allah'ın lütfu da ona eşlik ederse, bir üst basamağa, yani Nefs-i Râdiye'ye yükselir. "Râdiye", Arapça "rıza" (رضا) kökünden gelir ve "razı olan, hoşnut olan, memnun olan" anlamına gelir.
Nefs-i Râdiye, Allah Teâlâ'dan gelen her türlü hükme, takdire (kadere), nimete veya musibete gönülden razı olan, itirazı ve şikayeti tamamen terk etmiş, tam bir teslimiyet ve hoşnutluk içindeki nefistir. Bu makam, sadece zorluklara sabretmenin ötesinde, o zorlukların bile Rabbinden geldiğini bilerek onlardan manevi bir lezzet alma, her durumda bir hayır ve hikmet görme halidir. Rabbimiz, huzura ermiş nefse (Mutmainne'ye) yaptığı çağrıda bu hale işaret eder:
Razı Olmuş Nefse Çağrı
(Fecr Suresi, 89:28)
اِرْجِع۪ٓي اِلٰى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةًۚ
İrci'î ilâ Rabbiki râdiyeten mardiyyeh.
"Sen O'ndan razı (râdiyeten), O da senden razı (mardiyyeten) olarak Rabbine dön."
Bu ayette, bir sonraki makam olan Mardiyye'den önce "Râdiye" halinin zikredilmesi, Allah'ın kulundan razı olmasının bir şartının da kulun Rabbinden razı olması olduğuna işaret eder.
Râdiye Halindeki İnsanın Özellikleri ve Güzellikleri
Bu yüksek manevi makama erişen kişinin kalbi ve hali şu güzelliklerle süslenir:
- Kaderden Tam Bir Hoşnutluk (Rıza): Başına gelen iyi veya kötü her olayı, hastalığı veya sağlığı, zenginliği veya fakirliği Allah'tan bilir ve hepsini gönül hoşnutluğu ile karşılar. İsyan veya şikayet kalbinden silinmiştir.
- Derin Allah Sevgisi (Muhabbetullah): Bu rıza halinin temelinde Allah'a duyulan derin bir sevgi vardır. Seven, Sevdiğinden gelen her şeye razı olur. Amellerini artık sadece görev bilinciyle değil, aşk ve şevkle yapar.
- Şikayetin Terk Edilmesi: Ne dilinden ne de kalbinden yaratılmışlara veya Yaradan'a yönelik bir şikayet duyulmaz.
- Her Şeyde Hayır Görme (Hüsn-ü Zan): Başına gelen her olayda bir hayır, bir hikmet veya kendisi için bir ders olduğuna inanır. Allah hakkında daima hüsn-ü zan besler.
- Mükemmel Tevekkül ve Teslimiyet: Allah'a olan güveni tamdır. İşlerini O'na havale eder ve sonucuna rıza gösterir. Kendi iradesini Allah'ın iradesine tabi kılar.
- İçsel Özgürlük: Dünyaya, mala, makama veya nefsinin arzularına olan bağımlılığı kopmuştur. Gerçek özgürlüğü Allah'a teslimiyette bulmuştur.
- Daimi Huzur ve Sükûnet: Mutmainne makamındaki huzur, burada daha da derinleşmiş ve kalıcı hale gelmiştir. Dış olaylar içsel dinginliğini kolay kolay bozamaz.
Kur'an'da Rıza Makamı ve Örnekleri
Allah'ın kullarından, kulların da Allah'tan razı olması hali, Kur'an-ı Kerim'de cennet ehlinin bir vasfı olarak sıkça zikredilir:
Karşılıklı Rıza Hali
(Beyyine Suresi, 98:8)
...رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُۜ ذٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ رَبَّهُ۟
...Radiyallâhu 'anhum ve radû 'anh(u), zâlike li-men haşiye Rabbeh.
"...Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte bu, Rabbinden (içi titreyerek) korkan kimseler içindir." (Ayrıca bkz: Mâide 5:119; Tevbe 9:100; Mücâdele 58:22)
Bu ayetler, nihai hedefin bu karşılıklı rıza haline ulaşmak olduğunu gösterir. Peygamberlerin ve onlara tabi olan Salih kulların hayatları, bu rıza makamının en güzel örnekleriyle doludur. Başlarına gelen en ağır imtihanlarda bile Allah'a isyan etmemeleri, sabır ve teslimiyetle O'nun hükmüne razı olmaları, bu makamın tezahürleridir.
Râdiye Makamına Ulaşmak ve Orada Kalmak
Nefs-i Râdiye, Nefs-i Mutmainne'nin üzerine bina edilen daha yüksek bir haldir. Bu makama ulaşmak ve orada kalabilmek için şu manevi gayretler gerekir:
- Allah Sevgisini Her Şeyin Üstünde Tutmak: Kalbi sürekli Allah sevgisiyle (muhabbetullah) meşgul etmek. Zikir, tefekkür ve ibadetlerle bu sevgiyi derinleştirmek. Özellikle Ya Vedûd ismiyle O'nun sevgisine yönelmek.
- Kader ve Kazâ İnancını Derinleştirmek: Hayır ve şerrin Allah'tan geldiğini, her işte bir hikmet olduğunu (Ya Hakîm, Ya Adl) sadece bilmek değil, kalben tam olarak kabul etmek ve teslim olmak.
- Tefekkürü Yoğunlaştırmak: Allah'ın nimetlerini, lütuflarını ve aynı zamanda imtihanlarındaki hikmetleri sürekli düşünerek her durumda O'na karşı hoşnutluk halini korumaya çalışmak.
- Tam Teslimiyet (İslam): Kendi istek ve arzularını Allah'ın iradesine tamamen teslim etmek. "Benim için en hayırlısı Rabbimin seçtiğidir" diyebilmek.
- Sabrı Rızaya Dönüştürmek: Artık zorluklara sadece "katlanmak" değil, Rabbinden geldiği için ona "razı olmak", hatta içinde manevi bir lezzet bulmaya başlamak.
- Şükrü Genişletmek: Sadece nimetlere değil, bazen musibetlerin içindeki gizli nimetlere veya o musibet sayesinde Allah'a daha çok yakınlaşmaya da şükredebilmek.
- Sürekli Dua: Allah'tan bu rıza halini istemek ve bu makamda sabit kalmak için yardım dilemek.
Alimlerden ve Ariflerden Nefs-i Râdiye Üzerine Sözler
Gönül ehli zatlar, bu razı olma halinin güzelliğini ve önemini vurgulamışlardır:
Rızanın Alameti
Tasavvuf Büyüklerinden
"Rıza makamının alameti, kulun başına gelen bela ve sıkıntılardan, tıpkı nimet ve ferahlıktan lezzet aldığı gibi lezzet almasıdır; çünkü bilir ki her ikisi de Sevgili'den (Allah'tan) gelmektedir."
İbn Atâillah el-İskenderî (rh.a)
Hikem-i Atâiyye'den Mana
"İşlerini yönetme yükünü üzerinden at. Zira Senin için O'nun üstlendiği şeyi, sen kendin için üstlenme." (Bu söz, Allah'ın takdirine ve yönetimine tam bir rıza ve teslimiyeti ifade eder.)
Nefs-i Râdiye, kulun Rabbiyle olan ilişkisinde ulaştığı çok tatlı ve huzurlu bir merhaledir. Bu mertebede artık şikayetler biter, itirazlar susar; yerini tam bir teslimiyet, derin bir sevgi ve sonsuz bir hoşnutluk alır. Bu, kulun Allah'tan razı olduğu, bir sonraki adımda ise Allah'ın kulundan razı olacağı Nefs-i Mardiyye makamına açılan kapıdır. Rabbim bizleri Kendisinden razı olan ve Kendisinin de onlardan razı olduğu kullarından eylesin.
Sevgi ve dua ile kalın. Allah'a emanet olun.